GÜNEŞİN GÖZ SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ

29 Tem 2019

Uzun ve soğuk geçen bir kışın ardından nihayet özlediğimiz bahar mevsimine ve güneşli günlere kavuşmanın sevincinin hepimizi sardığı bu günlerde güneşin tadını çıkarırken UV ışınlarının göz sağlığımıza olan etkilerine göz atalım istedim.

UV ışınlarının cilt üzerine yaptığı olumsuz etkilerin çoğu insan tarafından bilinmesine  karşılık UV ışınlarının  göz sağlığımız üzerine yaptığı olumsuz etkiler maalesef yeterince bilinmemektedir. Oysa cildimiz ne kadar fazla UV ışınına maruz kalıyorsa gözümüz de aynı oranda hatta daha fazla ve sürekli UV ışınlarına maruz kalmaktadır.

Aynı şekilde çoğu insan cildini UV ışınlarından korumak için güneş koruyucu kremler kullanmaya özen gösterirken  gözünü UV ışınlarından doğru ve etkili şekilde  nasıl koruyacağını  bilememektedir.

Dünyamızı çevreleyen ozon tabakası,  dünya yüzeyine ulaşan UV ışınlarını büyük ölçüde filtreler. Ancak son yıllarda ozon tabakasının kalınlığının azalması  ve yapısının bozulması, sağlığımız için, UV ışınlarından korunma konusunda artık  daha bilinçli ve duyarlı olmamızı gerektirmektedir.

*Güneşten yayılan UV ışınları nedir ve dokulara nasıl zarar verir?

Güneş UV enerjinin doğal kaynağıdır. Öncelikle UV nin görünür ışık olmadığı, radyasyon olduğu anlaşılmalıdır. UV ışını canlı doku tarafından emildiğinde enerji açığa çıkarır ve bu enerji hücre düzeyinde çeşitli hasarlara yol açar. UV ışınının dalga boyu ne kadar az ise açığa çıkardığı enerji ve dokuda oluşturduğu hasar o kadar şiddetlidir.  Örneğin  daha kısa dalga boyu olan UVB nin gözde oluşturduğu hasar,  UVA dan 600 kat fazladır.  Buna karşılık,  UV ışınlarının dalga boyu ne kadar büyükse derin dokulara ulaşma miktarı o kadar artmaktadır. Örneğin  UVB nin zararlı etkileri göz yüzeyindeki kornea tabakası üzerinde belirgin iken, UVA  nın zararlı etkileri, göz içi lensi ve retina tabakası gibi gözün derin dokularında  daha belirgindir.

UV ışınları zararlı etkilerini  hücre düzeyinde DNA yapısını bozarak  gösterirler. Açığa çıkardıkları enerji ile DNA nın zincir yapısındaki hidrojen bağlarını koparırlar. DNA nın hasarlanması sonucunda protein sentezi etkilenir ve hücrenin yaşamsal faaliyetleri bozulma gösterir. Bunun sonucunda hücre ölebilir ya da kontrolsüz çoğalan kanser hücresine dönüşebilir.

*UV ışınlarının gözümüze etkileri nelerdir?

UV ışınlarını gözde en fazla emen dokular kornea ve göz içi lenstir.  UV ışınlarının pek çok doku üzerine yaptığı hasar kroniktir ve kanser gibi hastalıkların ortaya çıkması yıllar alır. Ancak korneanın UV ışınlarına maruz kalması sonucunda ortaya çıkan fotokeratit,  kar körlüğü olarak da bilinen rahatsızlık hemen kendini gösterir . Saatler içinde gözlerde şiddetli ağrı, sulanma, göz kapaklarında spazm ve ışık hassasiyeti meydana gelir. Kişi gözlerini açamayacak kadar acı içinde hissedebilir. Fotokeratit oluşumundan sorumlu UV ışınları güneşten direkt  olarak gözümüze  gelenler değil,  esas olarak çevreden yansıyan UV ışınlarıdır. Karın beyaz yüzeyi ,   üzerine düşen UV ışınlarının %80-94 ünü yansıtırken;   su,  üzerine düşen  UV ışınlarının sadece %5 ila 8’ini yansıtır.   Kardan yansıyan UV ışınlarına çıplak gözle 1 saat aralıksız korunmadan maruz kalmak ya da kumdan veya sudan  yansıyan UV ışınlarına   6-8 saat aralıksız korunmadan  maruz kalmak korneada fotokeratit oluşması için yeterlidir. Bu sürelerin altındaki durumlarda gözde hafif,  orta şidette bir rahatsızlık hissi, batma, sulanma ve yanma oluşacaktır.

UV ışınlarına uzun süre maruz kalmanın zaman içinde biriken etkiyle gözde oluşturduğu  hastalıklardan bazıları saydam göz içi lensin sararması ve katarakt oluşumu, konjonktivada pterjiyum dediğimiz hücresel bozulmanın  yol açtığı istenmeyen doku oluşumu, gözde veya göz kapaklarında  karsinom veya melanom gibi kanserlerin oluşumu, göz arkasındaki retina tabakasında yaşa bağlı gelişen ve görme kaybıyla sonuçlanan sarı nokta hastalığının  daha erken yaşlarda başlaması  sayılabilir. UV ışınlarından doğru ve etkili şekilde korunarak bu hastalıklara yakalanma riskini azaltabiliriz. Örneğin sürekli güneş gözlüğü kullanılmasının ışığın oksidatif hasarına bağlı oluştuğu düşünülen arka subkapsüler katarakt oluşumu  riskini %40 oranında azalttığı bilimsel çalışmalarda  gösterilmiştir.

*Gözümüzü UV ışınlarından korumaya ne zaman başlamalıyız?

Göz sağlığımız için UV ışınlarından korunmaya mutlaka küçük yaşta başlamalıyız.  Çocukların göz küresi daha küçük ve göz bebekleri görece daha büyüktür ve göz içi mercekleri daha saydamdır. Bu durum  UV ışınlarına erişkinlerle aynı süre maruz kalsalar bile göz dokularının emdiği UV ışınlarının miktarını    artırmaktadır. 25 yaşından sonra göze gelen UV ışınlarının %10’u göz arkasındaki retina tabakasına ulaşırken çocuklarda bu oran %75’tir.  Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmaya  göre göz dokularımız hayat boyu maruz  kaldığı UV ışınlarının %80’ine 18 yaşına gelmeden erişmektedir. Buna göre UV ışınlarından çocuk yaşta korunmaya başlamak ileriki hayatımızda karşılaşacağımız örneğin katarakt gibi bazı  göz hastalıklarna yakalanma riskimizi azaltacaktır diyebiliriz.  Tek başına güneş gözlüğü çevreden yansıyan ışınları kesmekte yetersiz kaldığından küçük çocukların   güneşe çıkarken  güneş gözlüğüne ilave olarak önü korunaklı şapka kullanması tavsiye edilmelidir.

*Günün hangi saatlerinde göz dokularımız daha fazla UV ışınına maruz kalır?

Günün hangi saatlerinde gözün daha fazla UV ışınına maruz kaldığını bilmek etkili önlemleri alabilmek adına gereklidir. Cildimizin UV ışınlarından en fazla etkilendiği saatlerin güneşin dik geldiği  sabah 10  ile  öğlen 2.00 olduğu bilinmektedir. Gözlerimiz için durum bunun tam tersidir.   Japonya da gün içinde gözün UV ışınlarından  en fazla etkilendiği  saatlerin belirlenmesi için, göz dokularının  günün değişik saatlerinde emdiği UV ışınlarını ölçen  bir araştırma yapılmıştır.  Sonuçta,  göz dokularının  en fazla UV ışınlarına maruz kaldığı saatlerin,  güneşin nispeten parlak ve tepede olmadığı,  sabah erken (08.00-09.00 arası) ve akşamüzeri geç saatler (14.00-16.00 arası)  olduğu gösterilmiştir.  Bu yeni bilgiler ışığında diyebiliriz ki güneşin parlaklığının gözümüzü rahatsız etmediği saatlerde bile  güneş gözlüğü kullanmayı ihmal etmemeliyiz çünkü göz sağlığımız için UV den kaçınmamız gereken saatler aslında özellikle bunlardır.

*Güneş gözlüğü seçerken,

  • Çerçevenin gözümüze iyice oturmasına böylece çevreden yansıyan UV ışınlarını da engellemesine,
  • Camın UVB ve  UVA ışınlarını %99-100 oranında  filtreleyecek kalitede olmasına  dikkat edelim.
  • Koyu renkli camlı olanları değil, mümkün olduğunca açık renk camlı gözlükleri seçmeye özen gösterelim. Açık renk camlı gözlükler gözbebeğinin küçük kalmasına ve göz arkasına iletilen UV miktarının azaltılmasına destek olurlar.

*Sadece camı renklendirilmiş fakat UV ışınlarını filtrelemeyen kalitesiz güneş gözlüklerini kullanmak  gözümüze zarar verir mi? 

  • Hem de çok. Gözümüzün UV ışınlarından  korunmak için doğal savunma mekanizmaları vardır. Işığın parlaklığı artığında göz kapaklarımız refleks olarak kısılır ve göz bebeğimiz hemen küçülür. Böylelikle göz dokularımıza ulaşan UV ışınlarının miktarı azaltılmış olur. Camı koyu renklendirilmiş gözlükler göze ulaşan ışık miktarını azaltarak karanlık ortam algısı yaratırlar. Göz kapaklarımız kısılmaz; göz bebeğimiz genişler. Göze gelen ışık miktarı azalmıştır bununla beraber  UV görünür ışık değildir ve aynı oranda göz yüzeyine  ulaşmaya devam etmektedir ve ne yazık ki  savunma mekanizmaları devre dışı kaldığından göz içi dokulara ulaşan UV ışınlarının miktarı artmıştır.
  • Sonuç olarak kalitesiz UV ışınlarını filtrelemeyen güneş gözlüklerini kullanan bir kişinin göz dokuları, özellikle göz içi lensi ve retina tabakası,   hiç gözlük kullanmayan bir  kişinin gözüne göre UV ışınlarının zararlı etkisine daha fazla maruz kalmaktadır.

*Kontakt lensler UV ışınlarından korunma sağlar mı?

  • FDA ve ISO tarafından belirlenen standartlarda UVA ve UVB ışınlarını filtreleyen kontakt lensler vardır. Bu lenslerin klas I denilen grubundakiler UVA ışınlarını en az %90,  UVB  ışınlarını en az %99 oranında  bloke ederler.  Klas II grubundaki kontakt lensler ise UVA ışınlarını en az %70,  UVB  ışınlarını ise en az %95 oranında  bloke ederler.
  • UV ışınlarından en etkin korunma sağlayan  kontakt lensler senofilkon A denilen özel bir maddeden üretilen kontakt lenslerdir ve klass I düzeyinde koruma sağlarlar.
  • Yaygın kullanımı olan silikon hidrojel lenslerin bazıları da klas II düzeyinde UV koruması sağlayabilmektedirler. Kozmetik amaçlı kullanılan renkli kontakt lenslerin de UV ışınlarını bloke edenleri mevcuttur.

* Kontakt lensler tek başına UV ışınlarından korunmak için yeterli midir?

  • UVA ve UVB ışınlarını filtreleyen kontakt lensler çevreden yansıyan ışınları da %100 e yakın bloke ettikleri için kornea, göz içi lensi ve retinanın UV ışınlarından korunmasında  güneş gözlüklerine oranla daha etkindirler. Ancak lens kullansak bile göz kapaklarımız ve konjonktiva gibi kontakt lensin örtmediği göz kısımlarımızın UV ışınlarından korunması için ek olarak güneş gözlüğü ya da korunaklı şapkalardan yararlanmamız gerektiğini hatırlamalıyız.

*Gözlerimizi UV ışınlarından etkin şekilde nasıl koruyabiliriz?

Göz sağlığımız için UV ışınlarından korunmaya mutlaka erken çocukluk döneminde başlamalıyız. UV ışınlarından korunmak için tek başına güneş gözlüklerinin yetmediği, özellikle gözün en fazla  UV ışınlarına maruz kaldığı saatlerde, sabah erken (8.00-10.00 arası) ve öğleden sonra (14.00 -16.00 arası) ,  etkin korunma için gözlükle birlikte önü korunaklı şapka kullanmanın gerekliliği unutulmamalıdır.  Ayrıca kontakt lens kullanan hastalara UVA ve UVB ışınlarını filtreleyen klas II dediğimiz lensleri tercih etmelerini önerebiliriz.  Aynı şekilde kozmetik amaçlı kullanılan renkli  lenslerin de UV ışınlarını bloke edenlerini tercih edebiliriz. Ancak lens kullansak bile göz kapaklarımızın  ve konjonktiva  gibi  kontakt lensin örtmediği göz dokularımızın UV ışınlarından korunabilmesi  için, kontakt lense ilave  olarak,  güneş gözlüğü ya da korunaklı şapkalardan yararlanmamız gerektiğini hatırlamalıyız.

Search

+