YAŞLANAN GÖZ
Günümüz insanları 40lı 50 li yaşlarda aktif çalışma hayatının içinde, yoğun bilgisayar kullanan, uzun saatler gözleriyle yakın mesafe çalışma yapmak zorunda kalan bireylerdir. Günümüz şartları düşünüldüğünde göz organımız, 40 yaş gibi, biraz erken yaşlanma belirtileri göstermeye başlıyor diyebiliriz.
40-60 yaş arasında yaşa bağlı en sık görülen göz şikayeti presbiyopi dediğimiz yakın mesafeden küçük yazıları okuyamamadır. Öncesinde gözünde herhangi bir kırma kusuru olmayan ve gözlük kullanmayan tüm bireylerde 40 yaşından sonra presbiyopi başlar ve bu süreç yaşla birlikte ilerleyicidir. Genellikle bu durum loş ışıkta yakın mesafeden özelikle küçük ve ince karakterli yazıların güçlükle okunmaya başlamasıyla fark edilir. Aktif günlük yaşantınızın etkilenmemesi için size uygun yardımcı yakın görme aparatları (yakın gözlük, presbiyopi lensleri) göz hekiminiz tarafından size önerilecektir.
Yine bu yaş aralığında hormonal profildeki değişimlere bağlı kadınlarda daha sık olmak üzere, göz yaşı bezlerinin daha yavaş çalışması sonucu göz kuruluğu dediğimiz göz yaşı sorunları daha sık görülmeye başlar. Özellikle bilgisayar başında daha uzun zaman geçirmek zorunda kalan, klimalı ortamlarda çalışan, uzun saatler yakın okuma yapan bireylerde göz kuruluğuna bağlı gözlerde batma, yanma, kızarıklık, sulanma gibi şikayetler daha fazla hissedilir. Suni göz yaşı takviyeleri şikayetlerin azaltılması için gerekli olduğu durumlarda göz hekiminiz tarafından önerilecektir.
Orta ve ileri yaş dediğimiz dönemlerde göz içini dolduran jelimsi saydam sıvının su içeriğinin değişmeye başlaması ve çevreden dökülen hücrelerle kirlenmesi sonucunda özellikle aydınlık ortamda göz içinde yüzen gölgeler fark edilmeye başlanır.göz içini dolduran jelimsi sıvı (vitreus) normal koşullarda göz arkasındaki retina tabakasına belirli noktalardan yapışık durumdadır. Yaşla birlikte sıvı içeriğini kaybeden vitreus büzüşür ve yapıştığı retina tabakasından ayrılarak PVD (arka vitreus dekolmanı) dediğimiz durumu meydana getirir. Bu durum zararsızdır sadece göz içinde hareket eden cisimcikler görülmesine neden olur. Işık parlamalarının eşlik etmediği, yoğun olmayan, birkaç adet yüzen cisimcik genellikle yaşın getirdiği normal belirtiler olarak kabul edilebilir. Ancak göz içinde yüzen cimcikler görülmesi retina dekolmanı, üveit, göz içi kanama gibi ciddi hastalıkların belirtisi olabileceği için mutlaka bir göz hekimi tarafından değerlendirilmesi önerilir.
40-60 yaş aralığında görülmeye başlayan diğer bir belirti renk algısındaki değişikliktir. Renklerin parlaklığı ve canlılığının algılanması zayıflar. Birbirine yakın renk tonlarının ayırt edilmesi güçleşir. Bu yaşın getirdiği normal bir durumdur.
60 yaşından sonra katarakt, glokom gibi göz hastalıklarının, SMD (sarı nokta) gibi retina bozukluklarının, göz kapağı düşüklüğü gibi bazı göz kapağı hastalıklarının görülme sıklığı artar. Göz yaşı kanalı tıkanıklığına bağlı veya göz kapağı şekil bozukluklarına bağlı gözlerde sulanma şikayeti görülebilir. Ayrıca bu dönemde diabet, hipertansiyon gibi sistemik hastalıkların varlığında diabetik retinopati ve hipertansif retinopati gibi göz hastalıklarının görülme sıklığı artar.
Ayrıca göz kapaklarında ve göz çevresindeki ciltte yaşlanmaya bağlı meydana gelen kozmetik değişiklikler vardır. Yaşlanma ile ciltte oluşan kollajen ve elastik doku kaybının yerçekimi etkisiyle birleşmesi sonucunda göz kapaklarında torbalanma ve sarkma , renk dğişiklikleri, cilt fazlalığı, üst göz kapağında düşme (ptozis) ve kaşta düşme izlenir. Çoğu hastada cilt fazlalığına göz çevresindeki yağ dokunun fıtıklaşması da eşlik eder. Alt göz kapağındaki sarkmalar ise alt kapak kenarında içe ve dışa dönmeye neden olabilir. Kapaklardaki cilt fazlalığı ve cilt sarkmaları görme alanını daraltabilir ve estetik kaygılara neden olabilir. Ayrıca göz kapaklarını çevreleyen kasın kasılma etkisine bağlı olarak göz çevresinde ‘kaz ayağı’ denen kırışıklıklar oluşur. Estetik kaygılara bağlı olarak bu değişikliklere hastanın klinik durumuna göre tercih edilerek çeşitli iyileştirici yaklaşımlar uygulanabilir.